30 Aralık 2016 Cuma

Uzaydan Dünyayı canlı canlı izlemek ister misiniz? O zaman tıklayın izleyin..

Uzaydan Earth canlı video - Uluslararası Uzay İstasyonu'ndaki Nasa ISS canlı akışı'ndan görüldüğü gibi.

Uluslararası Uzay İstasyonu - ISS - gezegene 240 kilometre yükseklikte yeryüzünü çevreler. İstasyon, NASA astronotlarının yanı sıra Rus Kozmonotları ve Japon, Kanada ve Avrupa astronotlarının karışımı ile mürettebatlı.

Uluslararası Uzay İstasyonunda Nasa video ISS canlı akışı görüldüğü gibi -
Dünyayı gerçek bir astronot görünümü!

Nasa HDEV'in yüksek çözünürlüklü yeryüzü görüntüleme kameralardan uluslararası uzay istasyonuna uzanan yerden gezegen dünyasının ISS akışını yaşayın.

Yarışın yarışın

Yarışın yarışın, birbirinize laf sokmak için bir birinize b*k atmak için yarışın…
Bir yanda “Müslüman yılbaşı kutlamaz, içki içmez, kumar oynamaz.. Bunlar şöyle bunlar böyle bıdır bıdırları” bunların hepsini alıp bi güzel z*****n

Diğer yanda “Nasıl Müslüman “3 kere hacca”, 5 kere Ümreye” gideceğine bir fakire yardım etse ya.” Bilmem nerede 10 bin bilmem nerede 20 bin bilmem nerede 30 bin ibadethane var da bizde niye 90 bin cami var?”,”14 yaşındaki kız çocuğuna gerdek odası süsleyenler, Çam ağacı süslemeye günah diyorlar.” Bunlar şöyle bunlar böyle, bıdır bıdırlar “bunların hepsini alıp bi güzel z*****n

laf yarışı ile ilgili görsel sonucu

Ah be ağabeyciğim (bi abicim yazdırmadın ya Word alacağın olsun), ah be ablacığım sen hiç kendine dönüp bakıyor musun inandığın şey hürmetine.. Sen bulunmadık hint kumaşı mısın Allahasen?

-Ey Müslüman kardeşim! sen Allah’tan gelen emirleri gerçekten harfiyen yerine getirip, Allah’ın hoşnut olduğu bir kul olduğuna inanıyor musun? Sevginle, saygınla, hürmetinle, ahlakınla çevrende “iyi biliriz” denilen bir Müslüman’sın. İbadet, seninle Allah arasında olan şey ona ben karışmam sadece yaparsan kazanırsın derim. Sen gerçekten Kuran-ı Kerim’de yazılanı “anlayarak okuyan” ve burada işaret edilen “yalan söylemeyen, faize-harama ilişmeyen, içkiden, zinadan, gıybetten,tuzak kurmaktan uzak duran biri misin? Eğer böyleysen kişi hakkındaki hükmü Allah’ın vereceğini bilir kardeşine söyleyeceğin sözde, lafta kendini sakınacağını da bilir ona göre hareket edersin. “Laf atma” yarışına girmez, temsil ettiğin gurubun iyi bir örneği olmaya çalışırsın. Böyle olmaya çalışarak hem Rabbinin hem de kardeşlerinin rızasını kazanırsın.

-Ey benim nazmazda gözü, ezanda kulağı olmayan, ramazanda oruçtan, kurbanda koçtan kaçan dini bayramları yurt içi- yurtdışı tatil fırsatına çeviren kardeşim :) Dini bilgin olmadığı gibi, “bizim dedemizde  hacıydı” diyerek dindeki ölçütünü“ hacı dedenle, hacı annenle, babaannenle ölçmekten kaçınmayan arkadaşım. Siyasi düşüncenden dolayı vuracağını yeri şaşırıp, beğenmediğin siyasetçiyi yereceğim ona sokacağım diye Müslüman kardeşini incittiğinin farkında mısın? Kim senin “içtiğine, eğlencene, partine, alıyorsan faizine, yaptığın extreme (aşırı) partilerine karışıyor, bunları yapmana engel oluyor, yapamıyor musun Allah aşkına? Sosyal medya sağ olsun tüm alem akışlarını aktarıyor walla J  Lütfen ya, eğer yaşadığın hayat içinde dini ögelere yer vermiyorsan, bu tarakta bezin yoksa l inandığın kutsal adına şu saldırganlığı bırak. Yaptıklarınla, icraatlarınla örnek ol… Ahlaklı, sevilen, üretken KOÇ gibi (Allah rahmet etsin Mustafa KOÇ gibi)  adam ol. Yine içkini iç, alemini yap, faizini ye, şans oyunlarını oyna, yılbaşını kutla bana ne? Çokta pensilvanya..

Ya eleştirinin dozunu iyi ayarlamak, birbirimizi kırmamak, nükteyle dert anlatmak, ortak müştereklerde bulaşmak bu kadar mı zor arkadaş. Laf attığın ya arkadaşındır, ya akrabandır, ya da ailenden biridir. Değilse zaten çokta tın be abi, gül geç (Ignore et len) yoksay…
Çok boktan geçen bir 2016 yaşadık, çokta umutlu olmadığımız bir 2017 geliyor. Eğer bu salak-saçma kutuplaşma devam ederse ne 17 ne 18 ne de sonrasında bir bok değişmeyecek, sadece “it dalaşı, o onu yaptı bu bunu yaptı” olacak. Bizi ayrıştırdığı kadar birbirimizi sevmemizi de sağlayan birçok ortak müşterek unsur var. Yoksa da bulalım, bulalım da gelecek senelerde kaybettiğimiz o sevgiyi o huzuru yeniden yakalayalım. Yoksa bu davranışta gidersek, inanın bizim bizden başka dostumuzun olmadığını yaşayarak anladığımız günler göreceğiz.


Bir dolu umutla, bir dolu huzurla, sağlık ve sıhhatle nice nice güzel yıllara..
Topunuzu seviyorum lennnn… Mutlu yıllar hepicüğünüze. 

19 Aralık 2016 Pazartesi

Avrsaya Tüneli Yarın (20.12.2016) açılıyor

Proje Güzergahı
Kazlıçeşme ile Göztepe arasındaki seyahat süresini önemli ölçüde azaltacak olan Avrasya Tüneli Projesi, Boğaz’ı geçen mevcut iki köprüyle bağlantılı olarak planlandı. Proje üç bölümden oluşuyor:

Avrupa yakası
Kazlıçeşme’den Sarayburnu’na devam eden Kennedy Caddesi üzerindeki U-dönüşü, alt geçit olarak ve engellilerin erişimine uygun hemzemin geçit olarak inşa edilecek. Toplam uzunluğu yaklaşık 5.4 km olan mevcut yolun tamamı genişletilerek 2x3 ve 3x2 şeritten 2x4 şeride çıkarılacak.

Boğaz geçişi
İstanbul Boğazı'nda deniz tabanının altından geçen 5.4 kilometre uzunluğunda iki katlı tünel inşa edilecek. Her katta çift şerit yer alacak. Batı girişinde bir paralı geçiş gişesi ve işletme binası, tünelin her iki ucunda havalandırma bacaları yer alacak. 

Anadolu yakası
Göztepe'ye ulaşan D100 yolu üzerinde, 2 adet köprülü kavşak ve engellilerin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde modernizasyonları da dâhil olmak üzere yaya üst geçidi inşa edilecek. Yaklaşık 3.8 kilometre uzunluğundaki yol genişletilerek 2x3 ve 2x4 şeritten 2x4 ve 2x5 şeride çıkarılacak.

Avrasya Tüneli Projesi, 285 milyon 121 bin 188 Amerikan Doları tutarında özkaynak, 960 milyon Amerikan Doları tutarında kredi kullanılarak, toplam 1 milyar 245 milyon 121 bin 188 Amerikan Doları yatırımla 55 ayda tamamlanacak.

Boğaz geçişi tünelinde sadece bu projeye özel olarak tasarlanan TBM (Tunnel Boring Machine – Tünel Kazma Makinesi) kullanıldı.

Tünel Kazma Makinesi, bentonit bulamacı kullanan tünel açma makineleri arasında 11 bar değerindeki işletme basıncı ile dünyada 2’inci sırada, 13,7 metre kazı çapı ile dünyada 6’ncı sırada yer alıyor.

Anadolu yakasından başlayacak olan tünel inşaatı, Tünel Kazma Makinesi’nin deniz tabanının yaklaşık 25 metre altından toprağı kazarak ve iç çeperleri oluşturarak ilerlemesi sonucunda 22 
Ağustos 2016 tarihinde Avrupa yakasında tamamlandı.
Tünel Kazma Makinesi’nin günlük ilerleme hızı ortalama 8-10 metredir.

Tünel yalnızca hafif araçların (otomobiller, minibüsler) kullanımına izin verilecek şekilde tasarlandı. Ağır taşıtlar, iki tekerlekli araçlar (motosiklet, bisiklet) ve yayalar tünelden faydalanamayacaklar.

Boğaz geçişinin dışında kalan bağlantı tünellerinin inşası NATM (New Austrian Tunnel Method – Yeni Avusturya Tünel Yöntemi) yöntemiyle gerçekleştirildi.

Projenin tünel bölümü dışında kalan, her iki yakadaki genişletilen yaklaşım yolları ve iyileştirilen kavşaklar, inşaatın tamamlanmasıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devredilecek.
Avrasya Tüneli İşletme İnşaat ve Yatırım A.Ş. (ATAŞ), 24 yıl 5 ay süreyle işletim ve bakımından sorumlu olacağı tüneli, bu sürenin sonunda T.C. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü’ne (AYGM) devredecek.

17 Haziran 2016 Cuma

Kalplerdeki Mühür



"Belediye zabıtalarının, fırınları teftiş ettiğini ve fırınların sağlıklı üretim yapıp yapmadıklarını kontrol ettiklerini farz ediyoruz. Zabıtalar, birçok temiz ve kanunlara uygun üretim yapan fırını gezdikten sonra, son derece pis, içinde böceklerin yuva yaptığı ve son derece sağlıksız şartlarda üretim yapan bir fırına girmiş olsunlar. Belediye memurlarının burada yapacağı iş; üretim yapmaya elverişli olmayan bu fırını kapatmak ve mühürlemektir.
Acaba zabıtalar fırını mühürlediğinde, fırın sahibi diyebilir mi ki; “Fırını mı zabıtalar mühürledi, ekmek çıkaramama suçum onlara aittir.” Elbette diyemez. Evet, fırını zabıtalar mühürlemiştir, bu doğrudur, ancak fırının mühürlenmesine sebep olacak işleri kendisi işlemiştir. Fırınını temizlememiş ve sağlık şartlarını yerine getirmemiştir. Yani zabıtaların mühürleme fiili, fırıncının kötü ahlakına bağlıdır. Eğer fırıncı dükkânını temiz tutsaydı bu mühürleme olmayacaktı. Zaten zabıtaların da fırıncılara bir garezi yok, zira birçok fırın mühürlenmemiş bir şekilde işlerini yapmaktadır.

Sözün özü; fırını her ne kadar zabıtalar mühürlemiş olsa da, suçlu ve sorumlu fırıncıdır."
Şimdi birde şu ayeti hatırlayalım ve bu kafayla yorumlalayım.
“Sen inkâr edenleri korkutsan da, korkutmasan da birdir. Onlar iman etmezler. Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Ve gözlerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.” (Bakara Suresi, 2/6-7)

11 Haziran 2016 Cumartesi

Yolun sonu nereye?




Ülkenin içinde geçtiği yaşadığımız günlere baktığımızda dengelerin iyice kaydığı toplumdaki kutuplaşmanın dik boyuta çıktığını görüyorum. Bir tarafta, otarite ve baskı dozunu oldukça arttırmış başında RTE olmak üzere siyasal bir iktidar diğer tarafta başı boş kalmış hiçbir etkisi kalmamış muhalefet. Ve diğer tarafta hem vatanına hem kendisine hemde sözüm ona davasına ihanet etmiş halktan aldığı gücü kaybedip sırtını dağa yaslamış etnik bir parti.

İşin iktidar kısmına hiç girmek istemesem de toplum olarak hiç beceremediğimiz şartsız, koşulsuz ve eleştirisiz sevme işini maalesef bu yapılanma içinde çok net görüyoruz. O ne derse, ne yaparsa ne söylerse doğrudur, her şeyin doğrusunu bilen o dur. Yani rahatsız edici bir teklik anlayışı. Biz ona inanıyoruz, çünkü o gidilen bu kutlu yolda yanlış yapmaz. Eyvallah tabi ki bu ülkenin gittiği her yol kutlu olmalı. Kutlu yola huzurla, güvenle hep birlikte kardeşçe gitmeliyiz. Birlikte olmalıyız ki acılarımız, sancılarımız daha az olsun kötünün önünde daha güçlü olalım. Birlikte gitmeliyiz ki, geriye bıraktığımız yapı bizden sonrakilerin ufku olsun gücü olsun, azmini şevkini arttırsın ve desinler ki "çok çalışılmış ve yolunda çok emek harcanmış bir ülke bıraktı ecdadımız bize bizde bu bayrağı ileri taşıyalım."
Şunu anlamaya çalışıyorum elbette böylesi geniş bir toplumsal mozaike sahip bir ülkede belki de ortak müşterekleri bulmak gerçekten çok zor fakat bunu totaliter bir devlet düzeni anlayışıyla yapmak ne kadar geçerli, oturup biraz bunu taraflar halinde konuşmak lazım.
Bir taraf “benim arkamda %51 var” diyor ve bu güçle fırtınalar estiriyor. Diğer taraf ne diyor bizde %49’uz aramızda kıl kadar bir fark var bizde güçlüyüz diyor. Aradaki fark kıl kadar ve biri diğerinden azımsanacak ve görmezden gelecek kadar değil.
Aslında kopukluk burada başlıyor. Ülkede yaşayan herkes, elbette aynı yönde düşünmek aynı çerçeveden bakmak zorunda değil. Güçlü bir temsiliyeti sağlayacak en azından isteklerini birbirne karşı güçlü bir şekilde savunacak, aktaracak bir yapılanmaya ihtiyaç var.

Bir tarafta biz ne diyorsak o denen güç, iktidar diğer tarafta “Diktatör, hırsız, tecavüzcü, seni başkan yaptırmayacağız, yargılanacaksın”dan öteye geçmeyen sadece ağız dolusu hırçınlık sözlerin eleştiri malzemesi olduğu, “et küfrü, al alkışı” denklemine bağlı hep aynı eleştirel yapılanmanın içinde bir muhalif kanat. Sesi ancak kendi hoparlerinde çınlayan, kendi sempatizmanı tarafından bile kabul görmeyen politikalar üreten bir muhalefet.
Hadi mevcut başkan beni temsil etmiyor diyorsun tamam peki üç muhalif parti liderini bir aklınıza getirin lütfen. Hangisi senin başkanın olabilir, geçtim hangisi seni temsil ediyor? Kendi fikrini söyleyemeyen, sufleyi hep dışarıdan alan görünmez iplerle birilerine bağlı günümüz liderleri mi? Kusura bakmayın bence hiç değil, asla da olamaz. Eğer siz “yanlış düşünüyorsun bebe” elbette bizi temsil edecek siyasi ve entellektüel kafaya sahip parti liderlerimiz var diyorsanız görüştür saygı duyarım.

Çok uzattın sadete gel diyorsunuz duydum :) Eğer sesini duyurmak istiyorsan, bende bu ülkede yaşıyorum ve benimde söz hakkım var diyorsan, bence önce içinden güçlü bir liderler çıkar. Sufle almayan, sufle veren. Görünür, görünmez hiçbir ipe bağlı olmayan. Temsil ettiği ya da etmediği halkın ihtiyacı olan konuları tespit edebilecek bir yapısı bir ekibi olan. Vara, yoğa her birşeye konuşmayan. Haddini, sınırlarını bilen. Birilerinin parlatmaya çalışmasına ihtiyaç duymadan kendi ışığıyla önünü ve ülkesini aydınlatan. Ana çatıyı doğru kuran ve bu çatı altına herkesi toplamasını bilen, bir lider.

Liderin böyle ekibin böyle olursa ancak temsiliyetin olur. Böylelikle, her zaman masanın etrafında olursun. Çıkan, çıkacak kanunların tek taraflı çıkmasını önüne geçersin halkının sesi olursun. Herşeye mualif olursan, sana verilen görevini unutursun. Eğer ülke menfati söz konusuysa sen iktidardan önce ortaya çık. Her zaman temsil ettiğin halkının yanında ol, ihtiyaçlarını iyi belirle ve bu ihtiyaçlar karşısında  milli bir duruş sergile.  İşte o zaman teraziye denge gelir. Kaçan kantarın topuzu düzelir. Halka nefes, huzur ve güven gelir.

Eğer bunları yapamıyorsan şimdiden çalışmaya başla. İyi, eğitimli üzerinde yaşadığı toprağın kendine emanet olduğunu bilen, gelenek ve göreneklerini yaşamasa da saygısı olan, eğitimli bireyler yetiştirmeye çalış.
Ya ben bir bireyim ne yapabilirim? Deme!
Sen bir bir grubun, grup bir topluluğun parçası. Birleşen parçalar bir toplumun hücre yapısıdır. Sonu huzur, mutluluk, kardeşlik ve birlik olan yola doğru...
 Tembellik etme çalış

Sevgi ve selamla.

1 Ocak 2016 Cuma

"Umut insanı uyandıran bir rüyadır"

Adam aşırı kızmış bir şekilde ülkenin en tepesinde oturanlara ana-avrat, dine iman ağız dolusu küfür ediyor. Hızını alamıyor iktidar partisine oy veren insanlarda bu hiddetten ağız dolusu nasibini alıyor. Olay  takip edebildiyseniz, bir şehit cenazesinde küçük çocuğun babası naaşı önünde verdiği görüntüler. Olan bitenden haberdar olmayan çocuk, arkadaşıyla birlikte milyonların boğazına boğum boğum taşları dizdiği kareler. Can dayanmayan bu kareleri hatırlamışsınızdır, deşmeye gerek yok.

Nereye gideceğini çok umursamadan, ağız dolusu küfür sıralayan abiye göre, güneydoğundan gelen şehitlerin şuçlusu,bu ülkenin başındaki cumhurbaşkanı ile cumhurbaşkanlığı seçimlerinde RTE'ye ya da genel siyasi seçimlerde iktidardaki partiye oy verip  bu kişileri kendilerine yönetici seçen kişiler.

Siyasi düşüncenizle bu görüşe katılırsınız yada katılmazsınız bu sizin iç görünüz lakin bu derece saygı sınırlarını zorlamaya, haddi aşmaya hakkınız olmadığını biliyor olmalısınız.

Elbette doğudan gelen acı haberlerde devletin ve onu yöneten devlet büyüklerinin, istikbarat sağlayan birimlerin yada politikaların eksikler vardır, gelen her heber çok acıdır. Lakin sizce;

-"Hain pusularda bombalı tuzaklarla, havan, roket veye elindeki suikast silahlarıyla devletin askerine polisine hesapta haklarını savunduğu HALKLARINA ateş eden, halklarım dediklerinin hastanesini okulunu, ibadethanesini evini yurdunu talan viran edenlerin,"

-"Siyaseten bu hainlerin güdümünde olan pervasızca bu hainleri savunan meclis içindeki şahısların", 

-"Aman AKP iktidar olmasında varsın bölücüler terör estirsin, kan döksünler deyip bu bölücüler partisine taşıma oy verip, kendilerini bir halt zannetmelerine sebeb olup halkın meclisine taşıyanların", 
-"Bir başka parti içinde olup ta söylemleriyle bölücüleri v bölücülüğü destekleyenlerin"
-"Teşkilatlarındaki bilgileri ipşa ederek, önemli kademelerde olup ta yapılanmalarından  dolayı görevinden uzaklaştırılanların" HİÇ Mİ SUÇU YOK ?

Bu suçlu listesine eklenecek çok şey var. Bende bu liste içinden bir şekilde kendime yer bulabilirim YA SEN! yeni yıla girdiğimiz şu ilk günlerde geri dönüp ve bir insalık muhasebesi yapmak ister misin? Eğer muhasebesini yaptığın şey ile bir bağlantın varsa ucundan kenarından sende kendinde bir şeyler bulacaksın emin ol.

Birbirimizi pervasızca ve anlamsızca suçlayarak bu duruma gelmedik mi? Yıllarca hep devletimize yada devleti yönetenlerine düşman olarak, mualif olarak, iktidarın karşısında durarak yetiştirildik. Çok uzak değil, 61-78 arası, 80'ler 90'lar 2000'ler ve sonrası hep ayrışmaya yönelik söylemlerle geçti. 61 öncesinde zaten mualif olamazdın heryer iktidardı, oyu bile iktidarın belirlediği yöntemlerle açık oylama kapalı tasnif yapıyordun.

Hep bir tarafın mazlumu olduk. Solduk muhafazakarı ezdik, sağ olduk solu dağıttık... Hep dengesiz yaşadık. Yıllar bize tek adamlı yıllar, 61 darbesi, 80 darbesi, ara rejimlerle acı tecrübeler yaşattı. Kötü tecrübelerle ÖĞRENİYORUZ, öğrendikçe bağışıklık sistemimiz kuvvetleniyor. Dengenin kurulması çok uzak değil. Fakat SAYGI VE ANLAYIŞIN olmadığı bir yöntemin başarıya giden yolu ancak uzatacağını unutmamak gerek.

Kendim gibi düşünmeyene küfretmek ancak "acziyet içindeyim, yapacak başka bir şeyim yok" demekten başka bir şey değil gibi geliyor bana. Oysa 100-200 yıllık geçmişimizi sorgulayarak, nerede nerelerde yanlış yaptığımıza bakarak çekinmeden geçmişimizle yüzleşerek eksiklerimizi tamamlamaya çalışırsak, ülke olarak geleceğimize daha etkin yön vermede bir rolümüz, katkımız olacaktır. Hangi düşüncenin tarafı olursak olalım ortak tavrı bulmak çok zor olmayacaktır.

Saygı ve anlayış çercevesini aşarak, taraflar arasındaki tahammül sınırlarını zorlamayalım yeter. İnanın güzel günlere giden yolun kodlarını çözmeyi öğreniyoruz ve İnşallah hep birlikte çözüyor olacağız. 

Ne demiş Aristoteles "Umut insanı uyandıran bir rüyadır."



Sevgilerimle