31 Aralık 2015 Perşembe

Yılbaşı- Noel

Yine bir yıl bitiyor, yine yeni bir yıl geliyor ve yine kutuplara bölünüp taraflar birbirine çılgınca “yılbaşı” göndermesi yapıyor. Umarım yüzyıllarca bu böyle devam etmez.
Kimine göre “yılbaşı”, kimine göre “Noel” kimine göre aradaki farkı çok dikkate almadan yapılan eğlenceler- kutlamalar işin odak noktası. Kavramları netleştirerek konuya bakarsak;
Yılbaşı: Batı ülkelerinin ve 1926'dan bu yana Türkiye'nin kullandığı düzeltilmiş Gregoryan takviminde, yeni yılın başladığı gün.
Noel: “Hristiyanların her yıl 25 Aralıkta Hz. İsa'nın doğum gününü kutladıkları yortu
Yortu: Hz. İsa'nın yaşamını, ölümünü, dirilişini ve azizlerin yaşamlarına yansımış olan erdemlerini anmak üzere kilisenin belirlediği kutsal günler.
Hadi birde şu Gregoryan takviminin ne olduğuna bakalım:
Miladi takvim ya da Gregoryen takvim, Jülyen takviminin yerine Papa XIII. Gregory tarafından yaptırılan takvim. Milad'ı tarih başlangıcı ve Dünya'nın Güneş etrafındaki dönüş süresi olan 365 gün 6 saatlik zamanı "1 yıl" olarak kabul eden takvim.
Yorulmadık derseniz bir alıntıyla biraz daha derine ineceğim smile ifade simgesi
“Tarihi kaynaklar incelendiğinde, Hz. İsa'nın doğum tarihine dair kesin bir bilgiye rastlanılmamaktadır. Bu konuda, farklı rivayetler olup, Hıristiyan kaynaklarında da farklı tarihler yer almaktadır. Hz. İsa’nın doğum tarihinin yıl olarak milattan önce dört ile altı yıl evvel olduğu, doğum günü olarak da Batı'da bulunan kiliseler 25 Aralık gününü, doğum tarihi olarak kabul edip kutlarlarken, Doğu kiliseleri ise bu tarihi 6 Ocak olarak kabul etmektedir.
Hz. İsa’nın doğum tarihindeki bu ihtilafların sebebini ise, Meydan Larousse’un ‘Noel’ maddesinde şu şekilde açıklanmaktadır: “Milattan önce güneşe tapan putperestler, tanrı saydıkları Güneş’in her gün biraz daha erken kendilerini terk etmesine üzülürlerdi. 25 Aralık’ta günler tekrar uzamaya başlayınca, Güneşin kendileri ile kalmaya razı olduğuna sevinerek kutlamalar yaparlardı.”
Bu kutlamalar sırasında dans ederler, içki içerler ve ışıklandırma yaparlardı. O günde hindi kesme, domuz başı, kaz kızartması yemeyi ve birbirlerine çeşitli hediyeler vermeyi, gelenek haline getirmişlerdi. Ayrıca; Güneşe tapan ve kurtarıcı tanrılarının kış başlangıcında doğduğuna inanan, diğer putperest milletler de vardı. Bunlar da Julian takvimine göre kış başlangıcı olarak kabul edilen 25 Aralık’ta özel kutlama törenleri yaparlardı.
Yeni Rehber Ansiklopedisi’nde ise konuyla ilgili olarak şunlar anlatılır: “O dönemde, Hz. İsa’nın doğum günü kesin olarak bilinmediği için, ilk Hıristiyanların Hz. İsa’nın doğumu için kutladıkları özel bir gün yoktu. Bu sırada Roma İmparatorluğunun her yerinde Güneşe ve putlara tapılıyordu. Roma İmparatoru Büyük Konstantin, putperest iken miladın 313 senesinde Hıristiyanlığı kabul etti. Putperestlikten birçok şeyleri de Hristiyanlığa soktu. Güneş tanrısının doğum günü kabul edilen 25 Aralık’ı yılbaşı kabul etti. Hz. İsa’nın kurtarıcı tanrı olduğuna inanan Hristiyanlar da, Hz. İsa’nın 25 Aralık’ta doğduğunu kabul ettiler. Sonunda bu geceyi miladi yılbaşı ve Noel olarak her sene kutlamaya başladılar.”
İşte 25 Aralık–1 Ocak arası bu eğlence günleri ve tatil olarak kabul edilmiştir.
Bütün bu anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere, İmparator Konstantin mağlûp edilemeyen güneş kültüyle, Mitra kültünü Hristiyanlık’la birleştirmiş, böylece onun zamanında Noel ortaya çıkmıştır. İmparator Aurelion’dan itibaren güneş kültü Hıristiyanlık inançlarıyla bir sentez oluşturmuştur. Böylece Noel, Roma Katolikleri tarafından Hristiyanlığa adapte edilmiştir. Aslında yılbaşının Hristiyanlıkla ve Hz. İsa ile hiçbir alakası yoktur. Katolik dünyası sadece 25 Aralık gecesini kiliselerde ayinler yaparak geçirmektedirler. Fakat 31 Aralık’ta yılbaşı geceleri ise kiliselerde ne ayinler yapılmakta ne de o gece bir takdis havası içinde kutlanmaktadır.”
Tıklayınızsmile ifade simgesi
Tüm bu bilgiler ışığında 25 Aralık – ile 31 Aralık kutlamalarının karışması kafaları da karıştırıyor. Yılbaşının, noel (Christmas) havasında “çam ağacı süsleyerek, hindi keserek, sınırı olmayan çılgınca partiler eğlenceler düzenleyerek, kapitalist düzenin olmazsa olmazı güne özel hediyeler alıp-vererek, geceliği bilmem kaç dolara olan lüks mekanlarda geçecek gecelerle (?)” ayrı bir anlamla kutlaması elbetteki insanlar tarafından farklı yorumlanıyor. Hayata bakış tarzlarına göre kim ne düşünüyor, kim duruma nasıl yaklaşıyor zaten herkes tarafından biliniyor buraya dokunmak istemiyorum. Her yerde olduğu gibi burada da acayip kutuplaştık, elimizden gelse burada da birbirimizin gözünü oyacak durumdayız.
Herkes yaşadığı hayatının direksiyonunda, gitmek istediği yolu zaten kendi belirliyor, kime nereye gideceğini, hangi yoldan gideceğini, nerede duraklayacağını, ne yapacağını söylemek gibi bir dahlimiz asla olamaz. Zaten inançları, bugüne kadar aldıkları öğretileri ve itibar ettikleri, ilerlediği yolda en yakın yön vericileri olarak yan koltuklarında Co-pilot olarak oturuyor. Bu nedenle her bireyin olaylara yaklaşımına, (kendimizin de bir birey olarak saygı duyulmayı beklediğimiz için) saygıyla ve sevgiyle yaklaşmalıyız. Galiba toplum olarak unuttuğumuz da bu, çok bireyleştik ve toplumsal saygı, sevgi hasletini unuttuk. Bir an önce bu huyları tekrar akıllarımızda ki, kalplerimizdeki yere monte etmeliyiz. Eğer her yerde gördüğümüz bu kutuplaşma aynı hızla devam ederse zaten başka yerlerimizi başka şeyler monte edilmiş olacak smile ifade simgesi
Herkesin neyi neden kutladığını bildiği, nereden gidersek gidelim yolun sonun toplumsal birlik olduğu, mutluluğun, dostlukların ve huzurun baki kaldığı, ayrışmadan daha derin köklerle birleştiğimiz nice nice güzel yıllara inşallah. Daha mutlu, daha özgür, daha biz bir 2016'da görüşmek üzere. Sevgilerimle