25 Ağustos 2013 Pazar

Farklı taraflarımız olmalı


Neler oluyor diye bile sormak istemiyorum kendime.
Haber seyrettikçe, dinledikçe yada okudukça nevrim dönüyor artık.
Neler olduğunu bildikçe, anladıkça bir kaplumbağa gibi kapanmak istiyorum kabuğuma.
Kimse kimseyi anlamıyor, anlamak istemiyor, bilerek anlaştırılmak istenmiyor çünkü amaç anlaşmazlıklar içinde yaşanması zor bir hayat içine sokmak. Hiç düzelmeyen ruh halimizi daha da bozmak.
Neden anlaşalım, neden birbirimizi sevelim ki ne gerek var ki. Sen benim gibi düşünmüyor ve benim gibi yaşamıyorsan benden değilsin.
Herkes bizim gibi düşünsün, sakın farklı sesler çıkmasın, sakın farklı yanlarımız olmasın. Amman hepimiz birbirimize benzeyelim.
Ben, benim gibilerle yaşamak istiyorum, istemeyen defolsun gitsin. Benim gibi olmayan yerin dibine batsın. Benim gibi düşünmeyeni anlamak onu dinlemek zorunda değilim ki… Biz ne dersek o.
Hem siz kimsiniz ki bize yol göstermeye çalışıyorsunuz, önce haddinizi bilin de öyle konuşun. Öyle ya senle ben bir miyiz?
Seni dinlemiyorum, sen faklı konuşuyorsun, bakışın çok farklı sus! lütfen, bla bla blaaaa blaaa.. Dinlemiyorum seni! Bak hala konuşuyor ya, senin var ya ağzını yüzünü…

Ne oluyor arkadaş, neler oluyor.
Dünya iyice bir birine girmiş ve her yanımız kan gölü iken neden biz kendi kendimizi yemeye, ezmeye  çalışıyoruz ki. Lütfen geçmişte yapılan hatalar şimdi yapılmasın. Gerçekten birbirimizi daha çok dinmeleye ve anlamaya ihtiyacımız olduğu bir dönemdeyiz.
Her ne tarafta olursak olalım, biraz daha karşımızdakini düşünmeye anlamaya çalışalım. Bugün güç iktidar bende diye her düşündüğümüzü her istediğimizi yapamaya çalışamayız. Her şey bizim istediğimiz gibi olamaz. Ya da biz iktidar gibi düşünmüyoruz diye yakıp, yıkamayız.
Yaşadığımız son 40-50 yılda güç çok kere el değiştirmiştir. Ve güç olması gereken yere yani halkın eline doğru gitmektedir. Nasıl mı?
1983’lere kadar asker gücüyle yönetilen memlekette yaşananlar hiçbir zaman unutulmadı. Asker o kadar güçlüydü ki meclisin üzerinde bir çok irade almış ve çok kere meclisi fes etmişti. Nitekim 1980’de de böyle oldu ve asker bir kez daha meclise dur dedi.
1983’e kadar devam eden asker gücü  bu sefer sivil bir yapıya dönüştürülmeye çalışıldı ve makyajlı vekillerden partiler kuruldu ve emekli askerlerden (Bülent Ulusu)başbakanların çıkarıldı dönemlerden geçildi.
Ne zamana ki 1983’te Anavatan Partisi ortaya çıkana kadar, işte gücün sivilleşmeye başladığı yıllar. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Ve netekim olmadı da. Halkın içinden çıkardığı bir temsiliyet iktidardaydı. Tabi ki gücün el değiştirmesi herkesin içine kolay sindireceği bir şey olamazdı. Özal’la birlikte terör belası sardı ülkeyi Asala bitmiş başka bir örgüt yıllarca bu ülkenin başına bela olacaktı, hala olmuyor mu?
Özal’dan sonra ülke de çok şey değişti ve değişmeye devam etti. Ta ki Özal ülke siyasetinden silinene kadar. Sonra yine kaos ve koolisyon iktidarları geldi. Ülke yine bunalmış ve arayış içine girmişti. Güç kendine yer arıyordu ve AK parti ile yeni yerini bulmuştu. Unutulmuş ve kendine önem verilmediğini hissedenler, kendine umut olacağını düşündüğü ve kendilerinin arasından geldiğini gördüğü yeni bir oluşuma güç imkanı verdi. AK parti ilk seçim döneminde büyük bir oy oranıyla ülke tarihindeki yerini aldı. Akparti ile de çok şey değişti.  Kendisinden önceki dönemlerde güç sahibi olan asker artık meclisin altında bir kurum olarak çalışan bir yapıya girdi. Kimi için çok iyi kimi için berbat sayılan düzenlemeler yapıldı zaten konumuz bu değil. Amaç parti çalışmalarının reklamı değil, sistemin değişimi.
Partilerin değerlendirmesini halk zaten kendi yapıyor. Bakınız ülke tarihinde büyük kararlar almış ANAP, DYP, DSP gibi partiler artık siyasi tarihin derinliklerinde yerlerini aldılar. Bu partilere oy verenler değil mi yine bu partileri tarihin karanlık sayfalarına gömenler. Artık önemli olan halkın ne isteği. Halk kendini adam yerine koymayanları, hep ikinci plana atanları, sözlerini dinlemeyenleri, ötekileştirenleri ne yapacağını ve nasıl yapacağını evelallah çok iyi biliyor. Biz yeter ki elimizdeki halk olma gücünü yitirmeyelim. Gerisi elbet bir şekilde oluyor.
Herkes aynı düşünceyi paylaşmak zorunda değildir. Farklı taraflarımız olmalı, özgürlüğünde bir sınırı olmalı ve senin özgürlüğünün kısıtlamaya başladığı yerde, benim özgürlüğüm bitmeli. 

7 Ağustos 2013 Çarşamba

Bayram


Harç bitti yapı paydos :)
Geldik bir Ramazanın daha sonuna yarın bayram.
En azından bu üç gün çok güzel geçsin.
Her şeyi ama her şeyi kötülük adına kalbimize ağır gelen her şeyi (küslük, öfke,nefret her neyse o kalbimizin üstünde ağır duran şey) bir kenara bırakıp kendimiz ve çevremizdekiler için çok ama çok güzel geçirmeye gayret edeceğimiz 3 gün.
Her ne kadar eski değeri olmasa da bayram güzeldir. Değersiz olan bayram değil sakın yanlış anlamayın bizim bayramlara atfettiğimiz değerin düşüyor olmasıdır.
Aslında birbirimizi hatırlamamızın en güzel göstergesi değil miydi bayramlar. Uzaklarda kalan eş, dost arkadaş veya akrabanın birbirini hatırladığı günler. Hal hatır sorduğu, gelip görüşüp kaynaştığı, hemhal olduğu zamanlar dı bayramlar. Şimdi bayramların nasıl olduğunu nasıl geçtiğini anlatmak istemiyorum.
Şimdi yerini sms’in aldığı bayram tebriklerini hatırlıyorumJ Gönderilecek kişiye göre bayram kartları alınır ve bu kartlara kısa mesajlar yazılır ve postaneden postalanırdı. Aynısı karşıdan size gelirdi.
Bayram gelişi ayrı bir güzellikken bayramın kendisi ayrı bir güzeldi. Bayramlıklar alınır o gece sabah olması için dualar edilirdi. Sabah olsun ki yeni alınan o gıcır gıcır ayakkabı, pantolon ya da gömlek  giyilsin istenirdi. O zamanın yokluğumuydu onları bu kadar değerli yapan yoksa bize daha mı farklı geliyordu her şey bilemedim. Bayram için alınan ayakkabımın baş ucumda yattığımı hatırlarım.
Her zaman bayrama güzel girilmez bazen sorunlar olabilirdi fakat anne ve babalarımız bunu bize hissettirmemek için elinden gelini yaparlardı.
-              Önce çocuklara bir şeyler alalım hanım, benim geçen yıl ( en az 3 yıl öncedir o) aldığım ayakkabı temiz hala, ben onları giyerim.
-              Tamam bey, bende zaten annem kumaş getirmişti ondan bir bluz diki veririm .

Çocukluğumdan şöyle bir şey hatırlıyorum. Sanırım babamın işleri o zamanlar iyi gitmiyordu ve bize bayramlık alamayacaklardı. Babam ile annemin konuşmadan anlaştıkları dönemler (bir bakış yeter hacı J neyse).  Biz dört kardeşiz annem inanın iki gecede 4 erkek çocuğuna aldığı iplerden 4 kazak örmüş ve diğer bir şeylerle bizi bayrama hazırlamışlardı.

Bayram, bayramlar güzeldir.

Sabah bayram namazı için camiye gitmek zor gelse de namaz bittikten sonra eve kahvaltıya koşmak ayrı bir güzellikti. Fırından sıcak ekmekler alınır hep birlikte sofraya. Biz camideyken o sofra tüm ihtişamıyla hazırlanır Allah ne  verdiyse konulurdu sofraya. Tüm tayfa aynı evde aynı sofrada, curcuna.

Sonra bayramlaşma ve ödeme alma vakti. Bakalım alınacak bayram harçlığı geçen bayramın üstünde mi? Bayram harçlığına zam var mı?

Sonra sokağa çıkıp mantar, çatapat, torpil, kızkaçıran alıp ortalığı şenlik alanına  çevirmek gibi eylemlerimiz vardı. (Hoş şimdi bunların daha gerçekleri ile sokaklar caddeler her gün bu havada ya neyyyyse)
Hatta bir bayram sabahı mantarla oyun yapacağız diye acayip bir kaza bile geçirdiğimi hatta ölümden döndüğümü hatırlıyorum. Fenaydı ?

Komşular gelirdi. Bakın komşular derken aynı apartmandaki amca ve teyzeler değil aynı sokak üzerinde bilmem kaçıncı evden bilmem kaçıncı eve kadar komşular, yok öyle. Komşu iyi gün dostu olduğundan daha çok, kötü gün dostuydu ve bu öyle güçlü bir dostluktu ki temelinde güven vardı. Kimse kimseyi başka görmezdi.
 Bugün nasıl diye sormayalım isterseniz.
Dedim ya yokluk muydu, güven miydi, saygı mıydı? Bayramları bu kadar güzel ve bir arada yapan bilmiyorum.
Sadece bu önümüzdeki 3 gün o eski bayramlar tadında yaşayabiliyor olsak. Sonra yine o çağdaş, kentli, modern hayatımıza geri dönsek. Kendimize çok mu kötülük yapmış oluruz. Ne yapmamız gerektiğini artık ben söylemeyeyim.
Bayramınız bayram olsun dileklerimle,

4 Ağustos 2013 Pazar

Hasbi Rabbi



Sami Yusuf – Hasbi Rabbi
Albüm Adı : My Ummah

O Allah the Almighty Allahu Allah
Protect me and guide me Allahu Allah
To your love and mercy Allahu Allah
Ya Allah don’t deprive me Allahu Allah
From beholding your beauty Allahu Allah
O my Lord accept this plea Allahu Allah

Hasbi rabbi cellallah
Allahu Allah
Ma fi kalbi ğayrullah
Allahu Allah

Hindi:
Wo tanha kaun hai Allahu Allah
Badshah wo kaun hai Allahu Allah
Meherba wo kaun hai Allahu Allah
Kya unchi shan hai Allahu Allah
Uskey sab nishan hai Allahu Allah
Sab dilon ki jan hai Allahu Allah

Turkish:
Affeder gunahi Allahu Allah
Alemin padisahi Allahu Allah
Yureklerin felahi Allahu Allah
Isit Allah derdimi, bu ahlarimi
Rahmeyle, bagisla gunahlarimi
Hayreyle hem aksam hem sabahlarimi

Arabic:
Ya rabbe’l alemin Allahu Allah
Salli ala Tahal emin Allahu Allah
Fi kulli vaktin ve hıyn Allahu Allah
Imla’ qalbi bil yaqin
sebbitnii ala hazeddiyn
vağfirli vel muslimin

Hasbi rabbi cellallah
Allahu Allah
Ma fi kalbi ğayrullah
Allahu Allah

La ilaha illallah


Lebbeyk Allâhümme lebbeyk


Lebbeyk Allâhümme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk, innel hamde venni’mete leke vel mülk, lâ şerîke leke lebbeyk

Anlamı:Hizmetine geldim. Ey Allah’ım! Hizmetine geldim. Senin ortağın yoktur, hizmetine geldim. Hamd ve nimet senindir. Mülk senindir, ortağın yoktur.
Allah’ım Sana itaat ve ibâdete hazırını, emrine boyun eğiyorum. Sana ibâdet üzereyim, Senin ortağın yoktur, emrine boyun eğiyorum. Hamd ve nimet gerçekte Senindir, mülk de Sana mahsustur. Senin ortağın yoktur.” Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Seüem’İn Telbiyesi budur.

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Kadir Gecesi

Eğer kıymetini ve değerini biliyorsak uzun bir gece olacak. Söylenen o ki bu gece bin aydan daha hayırlı, yani yaklaşık 84 yıla değer bir gece duruyor önümüzde,

Aslında gece uzun değil, kısacık… Gecenin içinde yapılanların değeri çok büyük...

Genel Af desek çok mu abartmış oluruz? 

Çünkü bu gece güneş batınca Allah Teâlâ o andan fecir oluncaya kadar: Benden mağfiret dileyen yok mu, onu mağfiret edeyim. Benden rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım. (Bir belâ ile) müptelâ olan yok mu, ona kurtuluş vereyim. Şöyle olan yok mu? Böyle olan yok mu? buyurur."

Bu gece biraz muhasebe zamanı, kulluk defterlerinin açılma ne durumda olduğumuzun farkına varma zamanı, ne yapıyorum ve nasıl bir insanım deme zamanı. Ve muhasebenin sonucuna göre ona ilgili dilekçeleri verme zamanı.

İnşallah, geceden güne dönerken af olan, duaları kabul, ibadetleri makbul olan dostlarının arasında oluruz. İnşallah ona giden yolların birinde karşılaşırız, eğer karşılaşmazsak ben dilekçelerimin içine bilebildiğim tüm dostlarımın adını eklemeye çalışacağım belki bu vesile ile arada benim dilekçemde kabul olur 

Bakma öyle senin isminde var.

Günün gecesinin hayırlara vesile olması dileklerimle.