Taksim olaylarından çok daha önce Wall Street Jurnal, BBC,Türkiye, CNN ve Newyork Times gibi kanallarda akla ziyan yorum ve haberlerle kamuoyu oluşturmaya çalışan gazetecileri dikkatle izlediniz mi? Ortada bir tuhaflık var
gerçekten. Türkiye’deki gazeteciler neredeyse hiç bahsetmediler ama Tayyip Bey ve saz arkadaşları son zamanlarda bir eşek arısı kovanına çomak sokmuştu. Çomak sokmak ne kelime, tekmeyi vurup yuvalarını bozdu hayvanların. “Bizim” gazetecilerimiz kitap yerine birbirlerinin köşe yazılarını okuyarak ekonomi öğrendikleri için bu haberi ıskaladılar. Diğerleri gibi uyumayan bir kaç istisna var tabi, bir tanesi Cemil Ertem idi:
“… Bu hafta TCMB çok önemli bir karar aldı. Bankaların Kredili Mevduat Hesapları (KMH) faizine ciddi bir sınırlama getirdi. Burada haksızve fahiş faiz oranı tavanını yüzde 2.2 olarak belirledi. Bankalar, bu hesaplara aylık yüzde 5’e kadar çıkan faizler uyguluyordu. İnanın bu Cumhuriyet tarihinde finans oligarşisine vurulmuş en
büyük darbelerden birisidir. KMH’ları liderliğini -bir kamu bankasını dışarıda tutarsak- İş Bankası yüzde 20 ile elinde bulunduruyordu. Bakın Türkiye’de finans oligarşisinin hortumunu kestiğinizzaman ya da objektif koşullar gereği, finans oligarşisi gerilediği zaman, rejim önce sallanır, sonra değişir. Tabii darbe ile… 1960, 1971, 1980 ve 28 Şubat 1997… Hep böyle olmuştur. Çok yazdım ama yine yazayım; 28 Şubat’ın en ciddi ekonomik nedeni, Erbakan’ın faizleri hızla düşürecek -çünkü kamu borçlanma gereği de aşağıya geliyordu- havuzsistemi idi. Bu sistem, kamu iktisadi teşebbüslerinin (KİT) hesaplarını bir kamu bankasında topluyor ve KİT’ler
yine, ihtiyaçları olduğu zaman, bu ortak havuz hesabından düşük faizle borçlanabiliyorlardı. Bu faizleri hızla aşağıya çekecek bir uygulama olduğu gibi, finans oligarşisinin faiz hortumunu kesiyordu. Sonuçta 28 Şubat oldu ve bunun gibi birçok hortum yeniden -askerle- tesis edildi …”
Evet, paranın değeriyle oynayabilen, çalışmadan insanların sırtından geçinen bu eşek arıları, bu kravatlı eşkıyalar sırf Tayyip Bey istedi diye bal arısına dönüşecek değiller. Ellerinden geleni yapacaklar. Türkiye’nin başına itaatkâr bir diktatör koymak istiyorlar. Ahlaken yanlış ama stratejik olarak “doğru” hareket ediyorlar.
Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var?
www.derindusunce.org Fikir Platformu
28 Aralık 2013 Cumartesi
22 Aralık 2013 Pazar
17 Aralık Operasyonunda gözden kaçan ayrıntılar - Soner Yalçın
Operasyonda gözden kaçan ayrıntılar
19.12.2013 10:28
Gazeteci Soner Yalçın, Sözcü Gazetesi’ndeki köşesinde, 17
Aralık Operasyonu’nda gözden kaçan ayrıntıları kaleme aldı.
Soner Yalçın bugün yayınlanan yazısında, operasyonun
uluslararası ayrıntılarına dikkat çekerek şarkıcı Ebru Gündeş’in eşi olarak ön
plana çıkan ve operasyonda gözaltına alınan Reza Zarrab’ın bilinmeyen
portresine de yer verdi. İşte Soner Yalçın’ın bugün Sözcü Gazetesi'nde yayınlanan
yazısı:
"Soru’suz gazetecilik olmaz.
17 Aralık Operasyonu “bizim mahalleyi” çok sevindirdi.
“Tayyip’in şerefine” rakı içtik. 7 yıldır sahte delilerle yapılan her polis
operasyonunda asılan yüzlerde bu kez gülücükler vardı.
Ben “oyunbozanlık” yapacağım.
Kuşkusuz AKP belediyelerinde, TOKİ’de, Marmaray’da büyük
hırsızlık vardır. Bunlara söyleyecek sözüm yok. Ama benim bazı kişilerle ilgili şüphelerim var…
BUNLARI BİLMENİZ ŞART
Önce veriler sıralamalıyım:
- Türkiye’nin 2011’de 3.7 milyar dolar olan altın ihracatı,
2012’de 16.3 milyar dolara ulaştı. Böylece İran-Türkiye ticareti yüzde 176
arttı. Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülke İran oldu.
- Geçen yıl bütçe görüşmelerinde Ekonomi Bakanı Zafer
Çağlayan şöyle konuştu: “Altın ihracatının yüzde 60’ını İran’a yaparken, bunun
yaklaşık yüzde 30’unu Birleşik Arap Emirlikleri’ne yapıyoruz.”
- Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye’nin altın
ihracatının artmasına açıklık getirdi. “En önemli neden İran” diyen Babacan,
“Gazın parasını TL olarak banka hesabına yatırıyoruz. İran döviz olarak kendi
ülkesine götüremediği için, altın alıp götürüyor.” Babacan, bu uygulamanın
ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarından kaynaklandığını söyledi.
- ABD’nin İran yaptırımları uygulanmasını denetlemekle
görevli Hazine Bakanlığı Müsteşarı David Cohen, 1 Temmuz 2013’ten itibaren
İran’a ait özel ve devlet kuruluşlarına değerli metaller satışını
yasaklandığını açıkladı. ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi’ndeki şöyle
konuştu: “Altın yasağını ihlal eden herkese karşı yaptırımlarımızı istisnasız
uygulayacağımızı hem devletlere hem de özel sektöre açıkça belirttik. (…)
Türkiye’den İran’a altın gittiği konusunda hiç kuşku yok.” Washinton ardından
Türkiye ve BAE’ne, İran’a altın göndermeyi bırakmaları çağrısında bulundu.
- 2013’te Türkiye’nin İran’a altın ihraç edememesi dış
gelirlerine darbe vurdu. Altın ihracatı yüzde 62.4 azaldı.
RUHANİ 17 ARALIK’TA GELECEKTİ
- Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, 25 Kasım 2013’te şu sözleri
etti: “Ambargoların önümüze koyduğu seti kaldıracağız. Türkiye, altın ve
kıymetli madenler başta olmak üzere diğer ihraç ürünlerini de İran’a yeniden
sevk edebilecek.”
15-16 Ocak 2014’te Başbakan Erdoğan’la birlikte İran’da
olacaklarını belirten Çağlayan, “Önümüzdeki 2014’ün altı ayını en iyi şekilde
değerlendireceğiz. Bu nedenle İran’a yapacağımız seyahat büyük anlam taşıyor”
dedi.
- İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, 1 Kasım
2013’te Türkiye’ye geldi.
- Kasım sonunda Tahran’da Ekonomik İşbirliği Teşkilatı
Dışişleri Bakanları toplantısına katılan Ahmet Davutoğlu şu açıklamayı yaptı:
“Temaslarımın son gününde İran Cumhurbaşkanı Sayın Ruhani tarafından kabul
edildim. 17 Aralık’ta da kendisinin Türkiye’ye gelmesini bekliyoruz.” Davutoğlu,
bunu Twitter’daki İngilizce hesabından da açıkladı.
- Türkiye, 17 Aralık’a polis operasyonuyla uyandı. Ve İran
Cumhurbaşkanı Ruhani Konya’ya gelmedi.
- Kim geliyor dersiniz; ABD’nin İran yaptırımlarının
uygulanmasını denetlemekle görevli Hazine Bakanlığı Müsteşarı David Cohen bugün
Türkiye’ye geliyor. Cohen’in gezisi, Almanya, İngiltere ve İsrail’i de
kapsıyor.
REZA ZARRAB İRAN AJANI MI
Adı Reza Zarrab.
29 yaşında. İran Tebrizli.
Şarkıcı Ebru Gündeş’in kocası. Türkiye kendisini öyle tanıdı.
Zarrab ile ilgili medyada nedense sadece magazin haberleri var.
Oysa ilginç bir portresi var:
İş hayatına Birleşik Arap Emirlikleri’nde/Dubai’de 1996’da
başladı.
Al Nafees Exchange ve Al Salam Center Exchange firmaları ile
Dubai’de finans ve para piyasalarında faaliyet gösterdi.
2008’de Türkiye’ye geldi.
Babası Hüseyin Zarrab ve kardeşi Muhammed ile birlikte
İstanbul’da “Royal Denizcilik A.Ş.” kurdu. Ardından demir çelik ve inşaat
sektörüne girdi ve şirketinin adı “Royal Denizcilik Endüstriyel Makine Sanayi
Ticaret A.Ş.” oldu.
27 Ekim 2011 tarihli Ticaret Sicili gazetesine göre, altın
işlerini de yapmak için ismine bir ek yaptı. Şirketin yeni ismi bu tarihten
itibaren “Royal Denizcilik Endüstriyel Makine ve Kıymetli Madenler Sanayi
Ticaret A.Ş.” olarak değiştirildi.
Bu tarih, Türkiye’nin İran ve BAE altın ihracatında patlama
yaptığı yıl.
Bugün Royal Holding bünyesinde 8 şirket var.
Bunlardan biri, “Safir Altın.”
Şirketin faaliyet raporundan okuyalım: “2012 yılında altın
ve kıymetli madenler ithalat ve ihracatı yapmak üzere kurulan Safir Altın
Ticaret Limited Şirketi, 2012 yılında Türkiye’nin gerçekleştirdiği 12 milyar
dolarlık altın ihracatının % 46’sını gerçekleştirdi.”
Royal Holding’in yönetim kurulu başkanı 29 yaşındaki bir
genç adam yapıyor bunları! Zarrab, İran istihbaratının elemanı olabilir mi? Şu
nedenle sordum…
ÖRTÜLÜ PARA İŞLERİ NASIL YAPILIYOR
Türkiye, doğalgaz ihtiyacının yüzde 20’sini İran’dan karşılıyor.
Bunun ödemesini altınla yapıyor. Nasıl mı?
İran’da devletin imtiyaz (özel hak) tanıdığı işadamları var.
Anlaşılan o ki Reza Zarrab bunlardan biri. İran devleti, dış ticaret yapan bu
isimlere düşük kurdan döviz sağlıyor.
“Dolar” ABD’nin sıkı kontrolünde olduğu için işlemler “euro”
olarak yapılıyor. Elindeki “tümeni” (İran para birimi) veren imtiyazlı işadamı
parasını dönemin kuruna göre örneğin, 2.100 tümen karşılığı 1 euro hesabından
dövize çeviriyor. (Başka bir İranlı bu işlemi daha yüksek bir kur olan 2.250
tümenden 1 euro satışı yapabiliyor.) İmtiyazlı işadamı İran’dan euro’ya
çevirdiği parayı Türkiye’ye getiriyor ve altın alıyor.
Satın aldığı altınları fiziki olarak İran’a ihraç eden bu
imtiyazlı işadamı ülkesinde bunu yüksek kurdan elinden çıkarıyor ve aradaki kur
farkından kâr elde ediyor.
Birleşik Arap Emirlikleri/Dubai gibi ülkeler de bu örtülü
ticarette kullanılıyor.
Reza Zarrab’ın yaptığı bu. Türkiye’ye toplamda getirdiği
paranın 87 milyar euro olduğu söyleniyor. Bu para Türkiye cari işlemler
açığının biraz olsun kapatılmasına yarıyordu.
Gelelim finale…
ABD MİLLETVEKİLLERİNİN MEKTUBU
Washington‘ın en güçlü lobi örgütlerinden İsrail yanlısı
AIPAC bu nisan ayında bir imza kampanyası başlattı. 47 ABD milletvekili destek
verdi. Mektup ABD Başkanı ve Dışişleri bakanına gönderildi. Diyorlar ki:
“İran’a altın transferinde aktif olarak bulunan Halkbank’ın
kara listeye alınmasını bekliyoruz.”
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan Çağlayan, Reza
Zarrab ve Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan gözaltına alındı. Banka sadece
bir günde borsada 12.4 değer kaybetti.
Bu “örtülü para transferlerinde” ülke kasası yerine kendi
ceplerine de bir şey koydular mı bilmem.
Ama benim “büyük resimden” gördüğüm bu.
Fethullah Gülen‘in Yeşil Kart başvurusu için mahkemeye
destek mektubu veren CIA ajanları George Fidas ile Graham Fuller, 17 Aralık
Operasyonu hakkında ne düşünüyor acaba?
Yazdım; soru’suz gazetecilik olmaz!..
NOT: Evet bu yazı Erdoğan’a ders olsun.
Çünkü biz gazeteciler gerçeğe aşığız ve sadece hakikatı ararız. Onun yandaş
gazetecilerinden farkımız budur."
Soner Yalçın
Odatv.com
2013'te Aramızdan Ayrılan Ünlüler
Nasıl bir 2013'tü sonundaki 13 ün sırrı mıdır biraz sorunlu geçti. İyi gel 2014 lütfen iyi gel. 2013 yılı tüm sevdiklerimizi bir bir alıp götürdü.Tüm Türkiye'nin gönlüne taht kurmuş birbirinden değerleri bu isimlerin ayrılışı tüm sevenlerini yasa boğdu. İşte bu yıl içerisinde hayatını kaybeden Türkiye'nin tanınmış simaları...
24 Kasım 2013 Pazar
Yeni 24 Kasım
Öğretmenlik, yarının geleceğini bugün inşa eden ve geleceğin nasıl olduğuna yön verecek olan bir meslektir.
Bugün; Bazen tekme tokat dövülen, olmadık laflarla sövülen. Bazen bıçak, sustalı hatta silah çekip okul ortasında kovalanılan bir meslektir, öğretmenlik.
Kar, kış demeden, kadro, sözleşme demeden işinin başında olunan bir meslektir öğretmenlik.
Önünde saygı ile eğilmesi gerekirken maalesef hiçbir itibarı kalmayan( istisnalar hariç) bir meslektir öğretmenlik.
Kutsal yapısından uzaklaşmış, saygı ve sevginin kalmadığı bir meslektir öğretmenlik.
9-10 yaşında çocukların saygısızca makara geçtiği, Hayat Bilgisi, Pis Yedili, Arka Sıralar gibi akıllara zarar dizilerin etkisiyle bozulan öğrencilerin, eğitilmeye çalışıldığı bir meslektir öğretmenlik.
Bir çok soru ve sorunu içinde barındıran, hak ararken meydanlarda dövülen bir meslektir öğretmenlik.
Taşın altına elini koyup, biz nerede yanlış yapıyoruz diye herkesin kendi kendini sorgulaması ve acil çözümlerin üretilmesi gereken meslektir öğretmenlik.
Cevrikalfa İlköğretim Okulu, Mahmutpaşa Orta Okulu ve Pertevniyal Lisesinde hayatıma dokunmuş tüm öğretmenlerimin ve hala zorluklar içinde eğitim için çaba sarf eden tüm öğretmenlerin ellerinden öperim. Gününüz kutlu yarınınız umutlu olsun.
Saygı ve sevgilerimle.
25 Ağustos 2013 Pazar
Farklı taraflarımız olmalı
Neler oluyor diye bile sormak istemiyorum kendime.
Haber seyrettikçe, dinledikçe yada okudukça nevrim dönüyor
artık.
Neler olduğunu bildikçe, anladıkça bir kaplumbağa gibi kapanmak
istiyorum kabuğuma.
Kimse kimseyi anlamıyor, anlamak istemiyor, bilerek anlaştırılmak
istenmiyor çünkü amaç anlaşmazlıklar içinde yaşanması zor bir hayat içine sokmak.
Hiç düzelmeyen ruh halimizi daha da bozmak.
Neden anlaşalım, neden birbirimizi sevelim ki ne gerek var ki.
Sen benim gibi düşünmüyor ve benim gibi yaşamıyorsan benden değilsin.
Herkes bizim gibi düşünsün, sakın farklı sesler
çıkmasın, sakın farklı yanlarımız olmasın. Amman hepimiz birbirimize
benzeyelim.
Ben, benim gibilerle yaşamak istiyorum, istemeyen defolsun
gitsin. Benim gibi olmayan yerin dibine batsın. Benim gibi düşünmeyeni anlamak
onu dinlemek zorunda değilim ki… Biz ne dersek o.
Hem siz kimsiniz ki bize yol göstermeye çalışıyorsunuz, önce
haddinizi bilin de öyle konuşun. Öyle ya senle ben bir miyiz?
Seni dinlemiyorum, sen faklı konuşuyorsun, bakışın çok
farklı sus! lütfen, bla bla blaaaa blaaa.. Dinlemiyorum seni! Bak hala
konuşuyor ya, senin var ya ağzını yüzünü…
Ne oluyor arkadaş, neler oluyor.
Dünya iyice bir birine girmiş ve her yanımız kan gölü iken
neden biz kendi kendimizi yemeye, ezmeye çalışıyoruz ki. Lütfen geçmişte yapılan
hatalar şimdi yapılmasın. Gerçekten birbirimizi daha çok dinmeleye ve anlamaya ihtiyacımız
olduğu bir dönemdeyiz.
Her ne tarafta olursak olalım, biraz daha karşımızdakini
düşünmeye anlamaya çalışalım. Bugün güç iktidar bende diye her düşündüğümüzü
her istediğimizi yapamaya çalışamayız. Her şey bizim istediğimiz gibi olamaz. Ya
da biz iktidar gibi düşünmüyoruz diye yakıp, yıkamayız.
Yaşadığımız son 40-50 yılda güç çok kere el değiştirmiştir. Ve
güç olması gereken yere yani halkın eline doğru gitmektedir. Nasıl mı?
1983’lere kadar asker gücüyle yönetilen memlekette
yaşananlar hiçbir zaman unutulmadı. Asker o kadar güçlüydü ki meclisin üzerinde
bir çok irade almış ve çok kere meclisi fes etmişti. Nitekim 1980’de de böyle
oldu ve asker bir kez daha meclise dur dedi.
1983’e kadar devam eden asker gücü bu sefer sivil bir yapıya dönüştürülmeye
çalışıldı ve makyajlı vekillerden partiler kuruldu ve emekli askerlerden (Bülent
Ulusu)başbakanların çıkarıldı dönemlerden geçildi.
Ne zamana ki 1983’te Anavatan Partisi ortaya çıkana kadar, işte
gücün sivilleşmeye başladığı yıllar. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Ve netekim olmadı da. Halkın içinden çıkardığı bir temsiliyet iktidardaydı. Tabi
ki gücün el değiştirmesi herkesin içine kolay sindireceği bir şey olamazdı.
Özal’la birlikte terör belası sardı ülkeyi Asala bitmiş başka bir örgüt
yıllarca bu ülkenin başına bela olacaktı, hala olmuyor mu?
Özal’dan sonra ülke de çok şey değişti ve değişmeye devam
etti. Ta ki Özal ülke siyasetinden silinene kadar. Sonra yine kaos ve koolisyon
iktidarları geldi. Ülke yine bunalmış ve arayış içine girmişti. Güç kendine yer
arıyordu ve AK parti ile yeni yerini bulmuştu. Unutulmuş ve kendine önem
verilmediğini hissedenler, kendine umut olacağını düşündüğü ve kendilerinin
arasından geldiğini gördüğü yeni bir oluşuma güç imkanı verdi. AK parti ilk
seçim döneminde büyük bir oy oranıyla ülke tarihindeki yerini aldı. Akparti ile
de çok şey değişti. Kendisinden önceki
dönemlerde güç sahibi olan asker artık meclisin altında bir kurum olarak
çalışan bir yapıya girdi. Kimi için çok iyi kimi için berbat sayılan düzenlemeler
yapıldı zaten konumuz bu değil. Amaç parti çalışmalarının reklamı değil,
sistemin değişimi.
Partilerin değerlendirmesini halk zaten kendi yapıyor.
Bakınız ülke tarihinde büyük kararlar almış ANAP, DYP, DSP gibi partiler artık
siyasi tarihin derinliklerinde yerlerini aldılar. Bu partilere oy verenler
değil mi yine bu partileri tarihin karanlık sayfalarına gömenler. Artık önemli olan halkın ne isteği. Halk
kendini adam yerine koymayanları, hep ikinci plana atanları, sözlerini
dinlemeyenleri, ötekileştirenleri ne yapacağını ve nasıl yapacağını evelallah
çok iyi biliyor. Biz yeter ki elimizdeki halk olma gücünü yitirmeyelim. Gerisi elbet
bir şekilde oluyor.
Herkes aynı düşünceyi paylaşmak zorunda değildir. Farklı
taraflarımız olmalı, özgürlüğünde bir sınırı olmalı ve senin özgürlüğünün kısıtlamaya başladığı yerde, benim özgürlüğüm bitmeli.
7 Ağustos 2013 Çarşamba
Bayram
Harç bitti yapı paydos :)
Geldik bir Ramazanın daha sonuna yarın bayram.
En azından bu üç gün çok güzel geçsin.
Her şeyi ama her şeyi kötülük adına kalbimize ağır gelen her
şeyi (küslük, öfke,nefret her neyse o kalbimizin üstünde ağır duran şey) bir
kenara bırakıp kendimiz ve çevremizdekiler için çok ama çok güzel geçirmeye
gayret edeceğimiz 3 gün.
Her ne kadar eski değeri olmasa da bayram güzeldir. Değersiz
olan bayram değil sakın yanlış anlamayın bizim bayramlara atfettiğimiz değerin
düşüyor olmasıdır.
Aslında birbirimizi hatırlamamızın en güzel göstergesi değil
miydi bayramlar. Uzaklarda kalan eş, dost arkadaş veya akrabanın birbirini
hatırladığı günler. Hal hatır sorduğu, gelip görüşüp kaynaştığı, hemhal olduğu
zamanlar dı bayramlar. Şimdi bayramların nasıl olduğunu nasıl geçtiğini anlatmak
istemiyorum.
Şimdi yerini sms’in aldığı bayram tebriklerini hatırlıyorumJ Gönderilecek kişiye
göre bayram kartları alınır ve bu kartlara kısa mesajlar yazılır ve postaneden
postalanırdı. Aynısı karşıdan size gelirdi.
Bayram gelişi ayrı bir güzellikken bayramın kendisi ayrı bir
güzeldi. Bayramlıklar alınır o gece sabah olması için dualar edilirdi. Sabah
olsun ki yeni alınan o gıcır gıcır ayakkabı, pantolon ya da gömlek giyilsin istenirdi. O zamanın yokluğumuydu
onları bu kadar değerli yapan yoksa bize daha mı farklı geliyordu her şey bilemedim.
Bayram için alınan ayakkabımın baş ucumda yattığımı hatırlarım.
Her zaman bayrama güzel girilmez bazen sorunlar olabilirdi
fakat anne ve babalarımız bunu bize hissettirmemek için elinden gelini
yaparlardı.
- Önce
çocuklara bir şeyler alalım hanım, benim geçen yıl ( en az 3 yıl öncedir o) aldığım
ayakkabı temiz hala, ben onları giyerim.
- Tamam bey,
bende zaten annem kumaş getirmişti ondan bir bluz diki veririm .
Çocukluğumdan şöyle bir şey hatırlıyorum. Sanırım babamın
işleri o zamanlar iyi gitmiyordu ve bize bayramlık alamayacaklardı. Babam ile annemin
konuşmadan anlaştıkları dönemler (bir bakış yeter hacı J neyse). Biz dört kardeşiz annem inanın iki gecede 4
erkek çocuğuna aldığı iplerden 4 kazak örmüş ve diğer bir şeylerle bizi bayrama
hazırlamışlardı.
Bayram, bayramlar güzeldir.
Sabah bayram namazı için camiye gitmek zor gelse de namaz
bittikten sonra eve kahvaltıya koşmak ayrı bir güzellikti. Fırından sıcak
ekmekler alınır hep birlikte sofraya. Biz camideyken o sofra tüm ihtişamıyla
hazırlanır Allah ne verdiyse konulurdu
sofraya. Tüm tayfa aynı evde aynı sofrada, curcuna.
Sonra bayramlaşma ve ödeme alma vakti. Bakalım alınacak
bayram harçlığı geçen bayramın üstünde mi? Bayram harçlığına zam var mı?
Sonra sokağa çıkıp mantar, çatapat, torpil, kızkaçıran alıp
ortalığı şenlik alanına çevirmek gibi
eylemlerimiz vardı. (Hoş şimdi bunların daha gerçekleri ile sokaklar caddeler
her gün bu havada ya neyyyyse)
Hatta bir bayram sabahı mantarla oyun yapacağız diye acayip
bir kaza bile geçirdiğimi hatta ölümden döndüğümü hatırlıyorum. Fenaydı ?
Komşular gelirdi. Bakın komşular derken aynı apartmandaki
amca ve teyzeler değil aynı sokak üzerinde bilmem kaçıncı evden bilmem kaçıncı
eve kadar komşular, yok öyle. Komşu iyi gün dostu olduğundan daha çok, kötü gün
dostuydu ve bu öyle güçlü bir dostluktu ki temelinde güven vardı. Kimse kimseyi
başka görmezdi.
Bugün nasıl diye
sormayalım isterseniz.
Dedim ya yokluk muydu, güven miydi, saygı mıydı? Bayramları
bu kadar güzel ve bir arada yapan bilmiyorum.
Sadece bu önümüzdeki 3 gün o eski bayramlar tadında yaşayabiliyor
olsak. Sonra yine o çağdaş, kentli, modern hayatımıza geri dönsek. Kendimize
çok mu kötülük yapmış oluruz. Ne yapmamız gerektiğini artık ben söylemeyeyim.
Bayramınız bayram olsun dileklerimle,
4 Ağustos 2013 Pazar
Hasbi Rabbi
Sami Yusuf – Hasbi Rabbi
Albüm Adı : My Ummah
O Allah the Almighty Allahu Allah
Protect me and guide me Allahu Allah
To your love and mercy Allahu Allah
Ya Allah don’t deprive me Allahu Allah
From beholding your beauty Allahu Allah
O my Lord accept this plea Allahu Allah
Protect me and guide me Allahu Allah
To your love and mercy Allahu Allah
Ya Allah don’t deprive me Allahu Allah
From beholding your beauty Allahu Allah
O my Lord accept this plea Allahu Allah
Hasbi rabbi cellallah
Allahu Allah
Ma fi kalbi ğayrullah
Allahu Allah
Hindi:
Wo tanha kaun hai Allahu Allah
Badshah wo kaun hai Allahu Allah
Meherba wo kaun hai Allahu Allah
Wo tanha kaun hai Allahu Allah
Badshah wo kaun hai Allahu Allah
Meherba wo kaun hai Allahu Allah
Kya unchi shan hai Allahu Allah
Uskey sab nishan hai Allahu Allah
Sab dilon ki jan hai Allahu Allah
Uskey sab nishan hai Allahu Allah
Sab dilon ki jan hai Allahu Allah
Turkish:
Affeder gunahi Allahu Allah
Alemin padisahi Allahu Allah
Yureklerin felahi Allahu Allah
Affeder gunahi Allahu Allah
Alemin padisahi Allahu Allah
Yureklerin felahi Allahu Allah
Isit Allah derdimi, bu ahlarimi
Rahmeyle, bagisla gunahlarimi
Hayreyle hem aksam hem sabahlarimi
Rahmeyle, bagisla gunahlarimi
Hayreyle hem aksam hem sabahlarimi
Arabic:
Ya rabbe’l alemin Allahu Allah
Salli ala Tahal emin Allahu Allah
Fi kulli vaktin ve hıyn Allahu Allah
Imla’ qalbi bil yaqin
sebbitnii ala hazeddiyn
vağfirli vel muslimin
sebbitnii ala hazeddiyn
vağfirli vel muslimin
Hasbi rabbi cellallah
Allahu Allah
Ma fi kalbi ğayrullah
Allahu Allah
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)