28 Aralık 2013 Cumartesi

Tayyip Erdoğan’a karşı küresel bir komplo var mı?

Bazen komplo teorisi paranoyak değildir
John F. Kennedy kendi ülkesindeki silah lobisine alıştıkları kırmızı halıyı sermedi. Silah lobisi CIA ve Pentagon’daki bağlantılarını kullanarak türlü baskılar yaptı ama nafile. Kennedy ailesinin dinî inançları ve en mahrem ayrıntılarına kadar özel hayatı da basın yoluyla bu baskıya meze yapıldı, olmadı. Kennedy öldürüldü. Yani komplo teorisi yoktu, komplo vardı, hükümete kurulmuş gerçek bir tuzak.Medya patronları, iş adamları, istihbarat ve ordu mensubu devlet memurları tuzak kurmuşlardı. Kime? Oyla seçilmiş meşru bir devlet başkanına. Kennedy kameraların önünde yediği kurşunlarla öldükten sonra da komplo devam etti. Bazı polislerin, savcı ve hakimlerin dahil olduğu bir çete gerçek katilleri bir müddet korumaya çalıştı; bir kaç keskin nişancının aynı anda ateş ettiği profesyonel saldırı bir akıl hastası tarafından yapılmış gibi gösterildi. Vakti olanlara tavsiye ederim, Kennedy cinayetini biraz araştırın. Amerikan derin devletini tanıyın. Bu derin devlet gerçekten vardır. Yani halkın parasını ve devletin gücünü kendi çıkarları için kullanan yasa dışı VE yasalar üstü bir çete mevcuttur. Bu çeteyle tanışmak için “Amerika Tedavi Edilebilir mi?” isimli kitabımız da okunabilir.
Gelelim Tayyip Erdoğan’a. Taksim olayları sırasında gençlerin “iç ve dış mihraklara alet oldukları” suçlaması yapıldı. Temkinli kalemler ise “komplo teorilerine prim vermeyelim” dediler. Kırıp döken bazı göstericilerinarasında yabancı pasaportlu insanlar yakalanınca “dış mihrak” şüphesi kuvvetlendi. Batı’da prestij kazanmış gazete ve televizyon kanalları da tuhaf işler yaptılar: Köpeğe gaz sıkan bir İtalyan polisini Türk polisi diye yutturmaya kalktılar meselâ. Türk gazetelerinden böyle şeyler görmeye alışığız ama Avrupalıları daha ciddî bilirdik. Bunlarla aynı anda, bazı insan hakları dernekleri olayların başlamasından sonra bir saat bile geçmeden rapor yayınladılar. Twitter’daki garipliklere zaten saymakla bitmez. Bütün bunlar önden hazırlık yapıldığı hissi veriyordu ama buna dayanarak bir hükümet darbesi iddiasına giremeyiz tabi. Birilerinin kötü niyetine işaret edebiliriz en fazla. Peki nedir hükümet darbesi? Bir hükümet nasıl devrilir? 1917 devriminin orkestra şefinden, Troçki’den dinleyelim:
“… Darbe politik değil teknik bir iştir. Sınırlı bir alanda, devletin  hayatî organlarına dosdoğru ve sert bir şekilde vuracak teknisyenler gerekir. Dolayısıyla darbeyi mümkün kılmak sosyal ve politik çabalarla olmaz. Organizasyon, taktik ve teknik bilgi ister …” (Darbe Tekniği – Curzio Malaparte)
Yani hayati sistemleri, yolları, limanları vs kilitliyorsunuz. Devirmek istediğiniz hükümetin ülkeyi yönetemediğini bir şekilde ispat ediyorsunuz ve basın kanalıyla halka duyuruyorsunuz. Tıpkı Salvador Allende örneğinde olduğu gibi ulaştırmayı felç ederek enerji, yiyecek vs sevkiyatını aksatıyorsunuz. Hemen ardından kendi adamlarınızı başa geçirip kilitlediğiniz sistemleri tekrar açıyorsunuz. Böylece hedefinize göre “komünizm / kral / islamcılar / … gitti, biz geldik, ortalık düzeldi” diyorsunuz. Ülkeyi kurtaran millî kahraman rolüne geçiyorsunuz.
komplo3Teknik olarak mesele bu da… Türkiye’de darbe yapmak eskisi kadar kolay değil. Türk ordusu normalleşmekte. AKP’yi sevmeyen subaylar bile böyle eşkiyalıkla bir yere varılmayacağını anladı zaten. Özetle ulusal menzilde, ulusal ordu, ulusal basın vs yoluyla darbe yapılamıyor. Bu tabi artık hiç darbe girişimi olmayacağı anlamına gelmiyor. Yaklaşık iki yıl önce şunları söylemiştik:
“… Troçki’nin teknik darbesini yapmak artık mümkün değil. Aslında teori yine doğru. Ama stratejik yerler eskisi gibi garlar, limanlar değil. “Küreselleşme” demeye alıştığımız ama özünde entegrasyon bulunan bir olgu var. Yani trenler, gemiler yine önemli ama bilgi ve para internet üzerinden ışık hızında hareket ediyor. Bu sebeple Türkiye büyüklüğündeki bir ülkede darbe yapmak için bankaları, yabancı borsaları, internet hizmet sağlayıcıları, uzaydaki haberleşme uydularını da kontrol altına almak gerek. [...] Küresel darbeler dönemine girdiğimizi söylemek sanırım yanlış olmaz …” (Bkz. Türk ordusu neden (artık) darbe yapamıyor?)
Evet, Türkiye’nin, özellikle de Tayyip Erdoğan’ın son yıllarda yaptığı bir çok iş var ki bazı küresel güçleri rahatsız etmekte. Bu sebeple sadece AKP’ye karşı değil Erdoğan’ın şahsına dönük bir nefret birikti. Bu anti-Erdoğan cephesinde doğal olarak yerli Ergenekon çetesinin mensupları var. Ama esas güç dışarıdan geliyor:
  1. Türkiye’deki bankaların disiplin altına alınması sebebiyle faiz lobisi,
  2. İslâm alemini birleştirme çabaları sebebiyle enerji ve silah lobisi,
  3. Petrol boru hatları konusunda Rus firmalara çalım ve Rus tercihlerine nanik yapılması sebebiyle Moskova,
  4. Sanayi ihracatındaki artış, Türk ihracatçıların doğrudan Alman ve Fransız pazarlarını kapması sebebiyle mağdur olan Avrupalı firmalar,
  5. “One minute” ve Mavi Marmara olaylarıyla gücü test edilen ve biraz kof çıkan İsrail…
komplo2Evet, tahmin ediyorum ki anti-Erdoğan ekibi uzun zamandır diş gıcırdatıyordu ve ağaçları korumak isteyen çevrecilerin masum eylemi bu ekibe bekledikleri fırsatı altın bir tepside sunmuş oldu. Bu seferlik maskeleri düştü zannediyorum. Ama bu bir daha küresel darbe olmayacak demek değil. Türkiye yükseldikçe mücadelesi de zorlaşacaktır.
Peki çevreciler ne yapabilirdi bu komploya alet olmamak için? TMK mağduru çocukları başarıyla savunan Mehmet Atak’ın bir zamanlar inernette çok güzel açıkladığı gibi çevrecilerin eylemi yapıp bitirmeleri gerekirdi. Ucu açık, ne zaman biteceği belli olmayan, hedefi açıkça ilân edilmemiş bir eylem her zaman uzama riski içerir. Eylem uzadıkça amacından sapar ve çapulcular, provokatörler vs araya karışır. Hepsine geçmiş olsun diyorum. Artık eve dönebilirsiniz.

Hiç yorum yok: